Mustafa Kemal Atatürk, 30 Ağustos 1924’te Kütahya Dumlupınar’da “Şehit Asker Anıtı”nın açılış törenin yaptığı konuşmasında, 30 Ağustos’un önemini şu cümlelerle anlattı:
“Efendiler! Milletimiz, egemenliğini eline aldığı gün en karanlık yoksulluğun, en derin uçurumun kıyısanda idi. Bütün bunlara rağmen varlığını ve istiklalini korumaya karar verdi. Bu kararında başarı sağlayabilmek için bütün milletin kendine bir hedef ve hareket seçmesi gerekiyordu.
O hedef burasıydı. Amaç olan başarı, burada kazanılan zafer idi. Hiç şüphe edilmemeli ki, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli burada sağlamlaştırılmış oldu. Bu sahada akan Türk kanları, bu gökyüzünde uçan şehit ruhları, devlet ve cumhuriyetimizin sonsuz koruyucularıdır.”
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türkün gerçek kurtuluş güneşi” olarak nitelendirdiği 30 Ağustos Zaferi’nin bugün 102. yıldönümü. Mustafa Kemal Paşa’nın başkomutanlığında Türk ordusu, 13 Eylül 1921’de emperyalist Yunan ordusunu Sakarya Meydan Muharebesi’nde yendi.
Bu zaferle Türkün ilerleyişi başladı ve durdurulmaması gerekiyordu. Bu hedefle TBMM, 15 Eylül 1921’de taarruz için seferberlik hazırlıklarını başlattı. Ordunun nüfusu iki katına çıkarıldı, silahları artırıldı. Mustafa Kemal Paşa, Haziran 1922’de büyük taarruz hazırlıklarını başlattı, ağustosta orduya gizlice taarruza hazırlanma emri verildi.
SÜRECİ ANLATTILAR
Büyük Zafer’e ilişkin Başkent Üniversitesi’nden tarihçi Doç. Dr. Halil Özcan, Dokuz Eylül Üniversitesi’nden tarihçi Doç. Dr. Mehmet Emin Elmacı ve emekli büyükelçi Uluç Özülker Cumhuriyet’e konuştu.
Doç. Dr. Halil Özcan hazırlık sürecini şöyle anlattı:
“Sakarya zaferinden sonra yaklaşık on bir aylık hazırlık sürecinde Mustafa Kemal Paşa, yalnızca eksiklerin giderilmesi için değil aynı zamanda üstünlükleri daha da güçlendirmek için stratejik eğitimler verdirdi. Yunan ordusu sadece işgal için emniyet alırken Sakarya’da kaybedilen subayların yerine yenileri, 11 ayda yetiştirildi. Süvari Binicilik Mektebi açıldı. Eğer İmalat Atölyesi kuruldu. Nalbant Okulu açıldı. Konya’da topçu müfettişliğinin eğitimlerine tümen komutanları da katıldı. İtilaf devletlerinin Anadolu depolarında bıraktıkları kamasız toplar ateşe hazır hale getirdi.”
BAŞKOMUTANIN PLANI
Türkün bağımsızlığı için ordu artık savunmadan saldırıya geçmişti. Doç. Dr. Özcan, Büyük Taarruz planını şöyle anlattı:
“Başkomutanın hazırladığı taarruz planı, düşmanın beklemediği yerden daha fazla askeri kuvvetle baskına uğratmaya dayanıyordu. Başkomutanın emriyle Afyon’un kuzeyinde 2. Ordu emrindeki toplam altı tümen gizlice saldırının beklenmediği Afyon’un güneyine, Akarçay-Ahır Dağları arasına kaydırıldı. 25 Ağustos gecesi de Fahrettin Altay Paşa’nın komutasındaki 5. Süvari Kolordusu Ahır Dağlarından Sincanlı Ovasına sızarak düşmanın İzmir ile olan ulaşım ve iletişimini keserek düşmanı yandan ve arkadan çevreledi.”
Başkomutan ve komutanlarının planı tuttu. Mustafa Kemal Paşa komutansındaki Türk ordusu 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’da yaşanan “Başkomutanlık Meydan Muharebesi”nde Yunan ordusunun dört tümenini de yok etti. Böylece ordu Kütahya’ya girdi. Başkomutanlık Meydan Muharebesi’yle Yunan ordusunun gücü kırılarak, geri çekilmesi sağlandı. Türk ordusu, 9 Eylül’de Yunan ordusunu denize dökmesiyle Batı Anadolu’nun bağımsızlığını sağladı ve Büyük Taarruz başarıyla sonuçlandı.
‘KARANLIKTAN KURTARMIŞTIR’
“Atatürk’ün deyimiyle ‘Türkün gerçek kurtuluş güneşi’ olan 30 Ağustos, kurtuluşun ve askeri başarıların zirvesi ve kuruluşun ise anahtarıdır. 30 Ağustos, Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapmış olan; Bursa’yı, Edirne’yi ve İstanbul’u işgalden kurtaran zaferdir” diyen Özcan, zaferin önemini anlatırken “30 Ağustos Zaferi ile Başkomutan, Türk vatanını işgalden, Türk milletini esaretten, Türk vatan ve milletini Orta Çağ karanlığından kurtarmıştır. Türk Millî Mücadelesi, istiklal fikrine kendini adayan ve bilime inanan dahi bir başkomutanın fedakâr ve kahraman Türk milletiyle birlikte emperyalist saldırı ve sömürüye karşı başkaldırısı ve sömürge ulusların da esin kaynağıdır” ifadelerini kullandı.
Doç. Dr. Mehmet Emin Elmacı ise “Mustafa Kemal Paşa’nın aklında ulus egemenliğine dayalı laik çağdaş bir hukuk devleti vardı. Bu nedenle devrimler kafasındaydı ve bunun zor olacağını da biliyordu. Ama önce kurtuluşu sağlamalıydı. Burada ‘30 Ağustos başarılı olmasaydı ne olurdu?’ sorusu herkesin aklında olmalı. Büyük taarruz ve 30 Ağustos Zaferi; 9 Eylül İzmir’in ve dolayısıyla Türkiye’nin kurtuluşuna da gider, sonrasındaki 29 Ekim 1923’teki Cumhuriyetin ilanına ve yeni bir devletin kuruluşuna da gider” dedi. Elmacı, “Bu nedenle 30 Ağustos; aynı zamanda kuruluştur. 30 Ağustos Zaferi, Atatürk önderliğinde gerçekleştirilen ve bugün çağdaş uygarlık düzeyine çıkmamızı sağlayan Türk Devrimi’nin gerçekleşmesini sağlayan önemli bir kilometre taşıdır. 30 Ağustos bu ülkenin ve halkının milli zaferidir. Devletin milli bayramıdır. Milli birlik ve beraberlik isteyen herkes milli bayramlara önem vermek zorundadır” ifadelerini kullandı.
‘30 AĞUSTOS RUHU’
Emekli büyükelçi Uluç Özülker ise 30 Ağustos Zaferi’nin cumhuriyete geçmeden önce Türklerin en büyük başarısı olduğunu söyledi. Özülker, şu ifadeleri kullandı:
“1. Dünya Savaşı’nın galipleri; Anadolumuzu elimizden almak ve bizi küçük bir alana sığdırmak istediler. 30 Ağustos’ta buna engel olduk. Biz 30 Ağustos’ta sadece Yunanlıları değil, Anadolu üzerinde emelleri olan işgalcilerin tamamını yendik, hedeflerini yok ettik. Atatürk, 1934’te İngilizlerin Milletler Cemiyeti daveti üzerine davetin yazılı olarak gelmesini ve Türkiye’den özür dilenmesini istemiş, İngilizler de bu isteği kabul etmişti. Zaferi takip eden 10 yılda 30 Ağustos ruhu ulusalararası alanda Türkiye’yi bağımsız ve üstün bir yerde tutabilmiştir.”