Başrolde Besim Tibuk'un eşi: Yalı kavgasında neler oluyor

Gazinocular Kralı Besim Tibuk'un eşi Serap Tibuk'un oturduğu yalıdan tahliye edildiği haberlerinin ardından Tibuk cephesinden iddiaların yalan ve iftira olduğu ve söz konusu yerin yalı değil apartman dairesi olduğuna dair bir açıklama geldi.

İş Dünyası - 16-06-2024 15:27

Takvim gazetesi, 14 Haziran'da "Gazinocular Kralı Besim Tibuk'un eşi yalıdan tahliye edildi" başlıklı haberinde, İstanbul Boğazı'ndaki Bebek semtinde yer alan Arif Paşa Korusu'nda yalı dairesinin sahibi Oya Güneş'in Net Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve KKTC'de gazino zinciri olan Merit Grubu'nun patronu Besim Tibuk'un eşi Serap Tibuk'la tahliye davasında karşı karşıya geldiği yazıldı.

Haberdeki iddiaya göre Serap Tibuk, 2017'de yalı dairesinde kiracı olarak oturmaya başladı. Dairenin sahibi Güneş, 7 yıldır kiracısı olan Serap Tibuk'a ihtiyaç sebebiyle tahliye davası açtı. Tibuk, yalı dairesini 2017 yılında imzaladığı sözleşme ile bir yıllığına kiraladı. Ancak iddiaya göre bu sözleşme, Serap Tibuk'un kira sözleşmesini feshetmemesi sebebiyle bugüne kadar uzadı. Mahkeme, avukatların katıldığı duruşmada, Güneş'in davasını kabul ederek, Tibuk'un Özbakır Villaları'ndaki bu daireyi boşaltmasını kararlaştırdı.

"YALAN VE İFTİRA DOLU HABERLER"

Konuyla ilgili Serap Tibuk yaptığı açıklamada, “Yargısal süreç kendi mecrasında ilerlerken; henüz mahkemece gerekçeli karar dahi yazılmadan, müvekkilin bir an önce konuttan tahliyesini sağlamak amacıyla davacı tarafından yalan ve iftira dolu bilgiler üzerinden haberler yaptırılmıştır. Kişisel menfaat beklentisi üzerinden yalan haberlerle müvekkile itibar suikastı yapılması kabul edilemez” denildi.

İtibar suikastına uğradığını belirten Serap Tibuk, avukatı Av. Dr. Gökçe Yıldırım vasıtasıyla bir basın açıklaması yaptı. Tibuk’un avukatı, söz konusu yerin yalı değil apartman dairesi olduğunu belirtti. Basın açıklamasında şu satırlara yer verildi:

13.06.2024 tarihi itibariyle müvekkil Serap Tibuk hakkında basında yer alan ve gerçeği yansıtmayan "tahliye haberleri" nedeniyle kamuoyunu doğru biçimde bilgilendirme zorunluluğu doğmuştur.

Müvekkil 01.01.2017 tarihinden beri haberlere konu edilen yerde kiracı olarak oturmaktadır. Müvekkil her kira yılı başlangıcında, kira sözleşmesine uygun biçimde, güncellenmiş kira bedelini yıllık ve peşin olarak banka kanalıyla ev sahibine ödemiştir. 2023 yılı yeni kira döneminde davacı yan; vekili vasıtasıyla nezaketsiz biçimde müvekkile cep telefondan mesaj göndermek suretiyle, emsal yıllık kira bedellerinin çok üzerinde bir kira bedelini mevcut sözleşme koşullarına da aykırı biçimde aylık olarak ödenmesini talep etmiş, bu haksız talep müvekkilce reddedilmiştir. Bunun üzerine davacı yan, henüz öğrenci olan ve kendi anne babasıyla birlikte oturan torununun konuta ihtiyaç duyduğu iddiasıyla tahliye davası açmıştır. Yargılama sonucunda gerçek ve samimi bir konut ihtiyacı olmamasına, davanın tamamen kötü niyetle ve yasal ihbar sürelerine bile uyulmadan açılmış olmasına rağmen; İstanbul 9. Sulh Hukuk Mahkemesi hukuka aykırı biçimde davanın kabulüne karar vermiştir. Bu karar aleyhine tarafımızca istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.

"TAŞINMAZLARIN AÇILAN TAHLİYE DAVASIYLA İLGİSİ YOK"

Yargısal süreç bu şekilde kendi mecrasında ilerlerken; henüz mahkemece gerekçeli karar dahi yazılmadan, müvekkilin bir an önce konuttan tahliyesini sağlamak amacıyla davacı tarafından yalan ve iftira dolu bilgiler üzerinden haberler yaptırılmıştır. Bu haberler gerçeğe aykırı ve müvekkilin kişilik haklarını ihlal eder niteliktedir. Basit bir hukuki ihtilafın kendi yargısal mecrasından uzaklaştırılarak, müvekkili karalamaya ve toplumsal itibarını zedelemeye doğru evrildiğini görmek üzücüdür. Bu haberler üzerinden davaya ilişkin yasal süreçlerin tamamlanması beklenmeden müvekkilin bir an önce konuttan tahliyesinin amaçlandığı ve kamuoyunun da anlamsız biçimde meşgul edildiği ortadadır. Kişisel menfaat beklentisi üzerinden yalan haberlerle müvekkile itibar suikastı yapılması kabul edilemez. Belirtmek gerekir ki; kamuoyuna servis edilmek üzere yaptırılan haberlerde müvekkilin oturduğu bahse konu konut yalı değil, kısmen deniz manzarasına sahip, denizden oldukça uzak, koru içerisinde sade bir apartman dairesidir. Müvekkilin sahip olduğu taşınmazların açılan tahliye davasıyla bir ilgisi yoktur. Aksine davacı yanın aynı bölgede sayısız taşınmazları olduğu tespit edilmiştir. Davacının mevcut taşınmazlardan herhangi birisi ile ihtiyaç çözülebilecek iken, neden müvekkilin oturduğu dairenin özellikle tercih edildiği sorusuna makul ve mantıklı bir yanıt da ortaya konulamamıştır. Bu bağlamda müvekkilin haklarını korumak için her türlü yasal yollara başvurulduğunu kamuoyuna saygıyla duyururuz"

Günün Diğer Haberleri