2011 yılında yalnızca 18 adet sahte akademik dergi bulunurken, bu rakam 2021’de 15 binin üstüne çıkmış durumda. “Predatory Journals” olarak adlandırılan sahte dergiler, özellikle meslek hayatına yeni başlayan genç akademisyenler ve kariyerleri için büyük tehlike oluşturuyor.
Bilginin basılı ortamdan sıyrılıp elektronik ortamda kaydedilmesi ve internet sayesinde hızla paylaşılması, birtakım sorunları da beraberinde getiriyor. Bilginin üretim hızı kadar doğruluğu ve güvenirliği de bir o kadar önemliyken, bu güvenirliği yayıncılık sektöründe bilimsel dergiler üstleniyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Teknik Editör Beyhan Karpuz, “Predatory Journals” olarak adlandırılan sahte dergilerin özellikle meslek hayatına yeni başlayan genç akademisyenler ve kariyerleri için tehlike oluşturduğunu ve bilimsel bilginin ışığına gölge düşürdüğünü belirtiyor.
En büyük amaç maddi kazanç
Predatory journal olarak adlandırılan ve Türkçe’de sahte, yağmacı veya avcı dergi gibi farklı anlamlar içeren kavramın, anlam bakımından tam bir karşılığının olmadığını belirten Beyhan Karpuz, predatory journal adı altında ifade edilen yayın gruplarının çok farklı biçimlerde yapılandırılabildiklerinin altını çiziyor ve bu yayınların en büyük amacının maddi kazanç olduğunu vurguluyor.
İki farklı kategoriye ayrılıyor
Öğretim Görevlisi Beyhan Karpuz, predatory journal kavramının iki faklı kategoride sınıflandırılabileceğini dile getirirken, ilk kategoride bilim camiası tarafından tanınan yayınevleri bünyesinde yayımlanan, indeksli dergilerin içeriğinin kopyalanması ve siber saldırılarla ele geçirilmesi yer alıyor. Bu sayede kullanıcılar üzerinde orijinal derginin web adresine benzer isimler alınarak ya da link adresleri kırılarak farklı algılar yaratılabiliyor. İkinci kategoride ise herhangi bir yayın kalitesi ya da hakemlik süreci olmayan yayın grupları yer alıyor. Bu yayınlar bilimsel makaleleri yayımlama noktasında yüksek ücretler talep ediyor ve yayınlarınızın bir hakem süreci olmadığı için akademik kariyere herhangi bir olumlu etkisi bulunmuyor.
Akademisyenlerin bilgiye erişim davranışlarını takip ediyorlar
Beyhan Karpuz’a göre sahte dergiler teknolojiyi, güncel eğilimleri ve araştırmacıların bilgi arama davranışlarını yakından takip ediyor. Sahte dergiler çoğu araştırmacının bilgiye erişimde kütüphane yerine arama motorlarını kullandığının bilincinde. Bu noktada sahte dergiler e-posta davetiyeleri ve yönlendirici linkler ile araştırmacılara ulaşıyor.
Sayıları her geçen gün artıyor
Beyhan Karpuz, Beall’s List’in 2011 yılında yayınlanan raporuna göre yalnızca 18 adet sahte derginin bulunduğunu, bu rakamın Cabell’s List’in 2021’de yayımladığı raporda ise 15 bin 208’e ulaştığını belirtiyor. Karpuz, bu sayının her geçen gün arttığını da ifade ediyor. İnternet üzerinde yayımlanan bilgilerin herhangi bir denetim sürecine tabi tutulmadığını dile getiren Karpuz, artan dergi sayılarıyla birlikte kontrol mekanizmasının zayıfladığını öne sürüyor. Karpuz, bir bilimsel derginin yayımlanma sürecini ve bazı disiplinlere özgü durumlarını göz önüne alarak yayın periyodlarına dikkat edilmesi gerektiğini ve çok disiplinli yayınlara şüpheyle yaklaşılması gerektiğini vurguluyor.
Bilgilerin teyit edilmesi gerekiyor
Akademisyenlerin öncelikle alan dergilerine ve bu dergilerin yayın süreçlerine hâkim olması gerektiğini ifade eden Karpuz, araştırmacıların bilimsel yayıncılık ve akademik yazımla ilgili yeterli hissetmediği alanlarda mutlaka kendini geliştirmesi ve e-posta yolu ile gelen davetiye mesajlarına şüpheyle yaklaşması gerektiğini belirtiyor. Karpuz ayrıca, yayınlarla ilgili bilgilerin de teyit edilmesinin büyük önem taşıdığını sözlerine ekliyor.