ASKERDE YAŞARKEN ŞEHİT OLAN TEK GAZETECİ
Hiç birimiz dünyaya mesleğimizle gelmeyiz. Mesleğimizle gelmeyiz gelmesine de bizi mesleklerimize taşıyacak yeteneklerimizdir doğarken yanımızda getirdiğimiz. Yeteneklerimiz doğrultusunda meslek sahibi olur, eğer yeteneğimiz yoksa, hiç bir işte ve konuda dikiş tutturamaz, dünyaya geldiğimize de, geleceğimize de bin pişman oluruz
SANKİ MESLEĞİ İLE DOĞMUŞCEMAL BİLGETEKİRDAĞ - Aramızda öyle insanlar vardır ki, yaptıkları işlerden dolayı gayri ihtiyari de olsa, "- Adama bak be! Anasından doğarken mesleği ile doğmuş sanki" dedirtirler. Sayıları çokça olmasa da bir elin parmakları kadar olan bu harika insanlar toplum içinde bir çoğumuzun hayranlığını kazanmış özel insanlardır.'BÜYÜKSÜN KARDEŞİM' DEDİRTİYORHer mesleğin bir starı var kuşkusuz. Her meslek kendi içinde kendi yıldızını yaratıyor. Hepimiz mesleklerimizde iyi olduğumuzu söylesekte, eğer birilerinin adı sahip olduğumuz isimlerimizin çok üstünde ve ön plandaysa onlar için söylenebilecek tek şey "Büyüksün kardeşim" olacaktır
Bugün sayfaya taşıdığımız isim işte böyle bir insan. Dünyaya mesleği ile gelmedi ama birlikte geldiği yeteneği O'nu öyle bir insan yaptı ki, herkese olduğu gibi 'Türkiye'nin en iyi televizyoncusu' dedirtti bize de.HER KADEMEDE GÖREV YAPTIAdı Yaşar Polat. Mesleğe aşık bir adam. T'sinden N'sine herşeyine hakim bir yetenek. İyi bir televizyoncu olmak için hayata büyük bedeller ödemiş bir genç. Muhabirlikten tutunda yönetmenliğe kadar mesleğin her aşamasında görev almış, aldığı her görevi başarıyla yerine getirmiş biri. Şimdi sadece televizyonculuğu bilmekle kalmamış kendi yaratıcılıklarını da üzerine koyup televizyon dünyasında harikalar yaratır olmuş.
Gazete, radyo, televizyon üçleminin her kademesinde görev almış Yaşar Polat. Gazeteciliğin okulunda okumak, buradan mezun olmak yetmedi O'na. Okulun öğretemediklerini ustalardan öğrendi. Şimdi ise okulun da ustaların da bilmediklerini kendisinden sonra gelenlere öğreten bir insan durumuna geldi Polat. Bilmediklerini diyoruz çünkü özellikle televizyon yayıncılığında bilinmeyen pek çok şeyi de kendisi keşfetti Polat. Öyle şeyler buldu ki, teknik alt yapı konusunda devrimlere sahne oldu televizyon dünyası.DOĞU'NUN CEM UZAN'I DEDİLER2000 yılında İstanbul'la buluştu Yaşar Polat. İstanbul'a gelene kadar da doğup büyüdüğü Erzurum'da tarih yazdı adeta. Öyle büyük ve akıl almaz işlere imza attı ki, şehir halkı onu şehirden ayrıldığı güne kadar "Doğu'nun Cem Uzan'ı" diye çağırdı ve yad etti çok uzun zaman.
Çocukluğunun en büyük hayaliydi gazetecilik. Eline aldığı gazetelerin sayfalarında, dinlediği radyoların program saatlerinde, izlediği televizyonun ekranında kaybolup gidiyordu Polat. Fena takmıştı 'Basın-Yayın' konusuna.
Ailede bir tek O'ydu gazetecilik aşkı ile yanıp tutuşan. Kardeşlerinin hayallerinin yanında Polat’ın hayallerine erişilmez gözüyle bakılırdı aile içinde. Sıradan hayaller değildi çünkü. Dedik ya, okuduğu gazetelerin sayfalarında, dinlediği radyoların frekanslarında, izlediği televizyonun ekranında kaybolup giden bir çocuktu Yaşar.VE YAŞAR İÇİN MESLEK BAŞLIYORBasın-Yayın’a duyduğu sevgi sıradan bir sevgi değildi. Hatta aşktı O’nun bu mesleğe duyduğu sevginin adı, kendisi de dahil pek çoğunun bilmediği.
Doğup büyüdüğü şehir Erzurum’da gazeteciliğe adım attığında yaşı tam 18’di Yaşar’ın. Erzurum Gazetesi’nde başladı mesleğe. Gazete kağıdının kendine has kokusuyla ilk burada tanıştı. Habere gitmeyi, gittiği haberi toplamayı, topladığı haberi yazmayı ilk bu gazetede öğrendi Polat.Mutluydu. Çünkü hayal merdivenlerinin ilk basamağı ile buluşmuştu ayakları. Habere gitmek, haberi kovalamak O’nun için değeri ölçülemez bir şeydi. Dünyada herşeyin bir tarifi vardır var olmasına da, işte bir tek gazeteciliğin yoktur izahı enikonu anlatılacak.
Yüreğini saran meslek sevgisini açıklayamasa da mutluydu Yaşar Polat. 18 yaşın verdiği enerjiyle öyle bir saldırıyordu ki habere, gazetenin yöneticilerinin ilk günlerde umut gözüyle baktığı genç, bir süre sonra gazetenin gururu olup çıkmıştı birkaç hafta içinde.ÖYLE BİR ASKERLİKTİ Kİ YAPTIĞIİki yıl gazetede görev yaptıktan sonra vatan görevi için askere gitti Polat. Kışlada da üstleri ve arkadaşları tarafından çok sevildi. Yalnız bu arada vatan görevi esnasında başına öyle bir iş geldi ki Polat’ın resmen öldü ve dirilmesi ise hayli zaman aldı genç gazeteci - askerin.YAŞARKEN ŞEHİT OLAN TEK ASKER30’dan fazla arkadaşıyla çarşı iznine çıktığı bir günde kendisinin kaçırdığı, arkadaşlarının içinde bulunduğu otobüse düzenlenen terör saldırısında ölmeden şehit ilan edildi Yaşar Polat. Arkadaşlarının tamamının şehit düştüğü olayda Polat, şansı sayesinde kurtulmuş ama şehit olduğu gerçeğinden kurtulamamıştı. Yaşıyordu ama şehitti. Çünkü çarşıya gönderilen askerlerin komutanlıkta ki listesine göre bu kanıya varılmış ve “- Yaşar’da aralarındadır” öngörüsünden hareketle şehit olduğu hükmüne varılmıştı.Kara haber Erzurum’da ki baba ocağına ilin askeri yetkililerince çoktan ulaştırıldı. Evine dev Türk bayrağı asıldı. Anne baba başta olmak üzere aile bireylerinin ağlamaktan gözleri kan çanağına döndü. Öyle ya gerçekte ölmese de, askeriyenin çarşıya çıkanlar listesinde adı olduğundan Yaşar ölmüş, şehit düşmüştü.
İyi de peki bu durum nasıl düzeltilecekti? İşte en büyük sorun da buradaydı. Çünkü Yaşar’ın ölüyken yeniden diriltilmesi bu ülke koşullarında imkansız denecek kadar zordu.ŞEHİT OLUŞUNU KİTAPLAŞTIRACAKKendisine “- Yerinde olmayı istemezdim” diyorum
Gülüyor ve ekliyor, “- Benim bu olayımla birlikte Aziz Nesin ustanın yazdığı ‘Ne Yaşar ne yaşamaz” gerçek olmuş oldu. Evet ben yaşarken şehitlik mertebesine ulaşmış bir insanım.” diyorPolat, hayatının bu bölümüyle ilgili kitap yazmak için kolları sıvadı. Ne zaman biter o bilinmez ama bittiğinde sadece ulusalda değil uluslararası arenada da ödülleri toplamaya aday bir roman olacağı bugünden belli gibi görünüyor.OKUMAK VE OKUL BİTİRMEK ONDA BİR HOBİAskerlik sonrası memleketine dönüyor Yaşar Polat. Bu arada eğitim durumuna göz atacak olursak dudak uçuklatan bir hayatının olduğunu görüyoruz O’nun. İlk bitirdiği yüksek okul İletişim Fakültesi Yaşar’ın.
Halen Yeni Medya ve Gazetecilik’le ilgili devam etmekte olan yüksek lisansı var. Bu arada Radyo Televizyon mezunu. Fotoğraf ve Kameramanlık bölümünü de okudu. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler’i de bitiren Polat son okulunu, gazetecilik mesleği ile ilgili şöyle ilişkilendiriyor haklı olarak.“- Siyasetin olmadığı bir medya düşünülebilir mi? Elbette düşünülemez. Basın Yayın demek siyaset demek. Siyaseti bilmiyorsanız gazeteciliğinizde yükselmeniz çok zor. Muhabirinden yazarına herkesin siyasetle ilgilenmesi gerekir. Ülkenizin siyasi gerçekleriyle ilgili fikriniz, düşünceniz yoksa halka ne sunacaksınız? Sadece polis adliye, magazin ya da spor konusunda bildikleriniz yeter mi sanıyorsunuz? Yetmez haliyle. Vatandaş, içinde bulunduğu gerçeklerin perde gerisini duymak ister sizden. Yapılan bir zammın ya da zamların siyasi gerekçelerinin ne olduğunu öğrenmek ister. Siz halka duymak istediğini veremezseniz o halk bir süre sonra sizin gazeteciliğinizi sorgulayacaktır.”İSTANBUL SERÜVENİ BAŞLIYORErzurum’da gazeteden radyoya, radyodan televizyona 6 birbirinden etkin yayın kuruluşunun sahibi olan Polat, 2000 yılındaki büyük ekonomik krizle birlikte işleri bozulan işadamları arasında yerini aldı.
Yayın kuruluşlarını kapatmamak için olağanüstü mücadele verdi. Krizin her an sona ereceği düşüncesinden hareketle dairelerini ve arabalarını sattı. Olmadı. Kriz bir türlü sona ermedi. 6 ayı aşkın süredir cepten harcayan Polat, sonunda pes etti ve Erzurum medya sektörüne veda eden en son isim oldu.
Bundan sonra ne yapacaktı bilmiyordu. Ceketini aldığı gibi omuzuna, elinde kalan son otomobiliyle İstanbul’a doğru yola çıktı. Günlerce araştırma yaptı şehirde. Görüştüğü konuştuğu yerler oldu. Komik paralar teklif ettiler O’na. O ise teknik alt yapı konusunda Türkiye’nin en iyilerinden olması hasebiyle yakıştıramadı kendisine verilmek istenen o paraları.BAŞARIDAN BAŞARIYA KOŞTUGeldiği Beylikdüzü’nde bir plazanın çatısında bir radyo anteni dikkatini çekti Yaşar’ın. Antenin kurulu bulunduğu binaya doğru gitti. Burası bir radyoydu. İçeridekilerle oturup konuştu. Daha ilk görüşmesinde olumlu izlenimler edindi çalışanlardan. Onlarda hayli memnun kaldılar Polat’ın anlattıklarından ve projelerinden. Bir süre sonra genel müdürlüğe hatta ortaklığa kadar yükseldi radyoda. Radyo, kurulduğundan beri tarihinde ilk kez para kazanmaya başlamıştı Yaşar sayesinde. Burada ortaya koyduğu performans radyonun; aynı zamanda hastane sahibi olan patronlarının çok hoşuna gitti.
Fakat O yeni arayışlar içindeydi. Başarılarının halkalar halinde zincire dönüşmesi Yaşar için en büyük keyifti. Bir tane başarı yetmiyordu Polat’a. Birkaç işi aynı anda yürütüp birkaç başarıyı aynı anda tatmak ve yaşamak O’nun yaşam felsefesiydi.Beylikdüzü’nden sonra Silivri’ye gitti ve burada bir radyonun ve televizyonun başına geçti. Burada da elde ettiği lokal başarıların ardından verdiği ani kararla Tekirdağ’a yerleşti, son 10 yıldır ilin en iddialı, en etkin ve en düzeyli yayınlar yapan televizyonu Trakya Türk’ün sahibi oldu.
10 yıldır başında olduğu kanalla Tekirdağ’da harikalar yaratıyor. Sabahları il ve Türkiye gündemini konu alan program yapıyor. Severek izleniyor, sevilerek izleniyor.“- Başarının sırrı ne?” diye sorduğumuzda ise aldığımız cevap bizi pek şaşırtmıyor“- Ben önce işime, sonra halka aşık bir insanım. Bu ikisinin sevgisi güçlü ise içinizde, sevilmeniz kaçınılmaz olur bu alemde”