Avrupa borsaları kapanışında, Stoxx 600 bankacılık endeksinin günü yüzde 4,09 değer kaybederek kapatması dikkati çekti. Otomotiv şirketlerinin hisseleri ortalama yüzde 3,97 değer kaybederken, petrol ve gaz şirketlerinin hisselerinde ise yaklaşık yüzde 4 artış görüldü.
Fransa'da CAC 40 endeksi yüzde 1,31 azalarak 5.982,27 puana geriledi. İngiltere'de FTSE 100 endeksi günü, yüzde 0,4’lük düşüşle 6.959,48 seviyesinden tamamladı.
İtalya'da FTSE MIB 30 endeksi yüzde 1,36 değer kaybederek 22.160,28 ve Almanya DAX 30 endeksi yüzde 1,98 düşerek 12.834,65 seviyesinden günü kapattı.
Banka ve otomotiv şirketlerinin hisselerinde yoğunlaşan satışlar sonrası gösterge endeksi Stoxx Europe 600, yüzde 1,1 azalarak 417,13 puandan kapandı.
Endekslerdeki düşüşte, ABD ile Avrupalı müttefiklerinin, Rusya'dan petrol ithalatını yasaklamayı değerlendirdiklerine ilişkin haberler etkili oldu.
Rusya'ya enerji ithalatına yasak getirilmesi halinde, bunun küresel ekonomi için stagflasyon riski oluşturabileceği belirtiliyor.
Ekonomilerde durgunluk ve yüksek enflasyonun bir arada gerçekleşmesi olarak bilinen stagflasyon, 1970'li yıllarda OPEC üyesi ülkelerin petrol fiyatlarını yaklaşık 3 katına çıkarması sonucu gelişmiş ekonomilerde görülmüştü.
Bugüne gelindiğinde, Kovid-19 salgını sonrası halihazırda yüksek enflasyonla mücadele eden gelişmiş ekonomilerde toparlanmanın istenen boyutta olmamasına, tedarik zincirindeki aksaklıklar sonucu artan mal ve hizmet fiyatları ile Rusya-Ukrayna savaşıyla aşırı yüksek emtia, petrol ve gaz fiyatları eklenince, stagflasyona doğru gidiş ihtimali daha yoğun tartışılmaya başlandı.
51 yıl öncesini anımsatan problemlerin varlığı, stagflasyon konusunda uyarı yapan ekonomist sayısının da her geçen gün artmasını beraberinde getiriyor.
Stagflasyon ihtimalini göz ardı etmeyen ekonomistler, enflasyon beklentilerindeki yükseliş ve daha uzun süreli bir enflasyonist ortamın varlığına işaret eden gelişmelere dikkati çekerken, tedarik zincirindeki aksama, yüksek petrol ve doğal gaz fiyatları ve iş gücü piyasasındaki sorunların mevcudiyetini koruması gibi risklerin ciddiye alınması ve hükümetlerin arz yönlü tedbirleri devreye sokması gerektiğini belirtiyor.