Masters ve Johnson(1966), insan cinsel yanıt sürecinin fizyolojik olarak birbirini izleyen 4 aşamaya ayırdılar.

• Uyarılma
• Plato
• Orgazm
• Çözülme

1- UYARILMA EVRESİ:

Cinsel işlevdeki ilk evredir. Temel olarak erotik duygu ve düşüncelerin belirmesi ile birlikte erkekte ereksiyon (sertleşme) ve kadında lubrikasyonun (vajinal islanma) ortaya çıkmasına neden olur.
Vucutta da kızarma ve kasların genel olarak kasılmaları mevcuttur. Bu dönemde:

• 10-40 saniye arasında vajina ıslanmaya başlar

• Meme uçları dikleşir ve belirginleşir, memeler büyür

• Rahim yukarıya çekilir, büyük dudaklar şişer, klitoris kabarır

• Küçük dudaklar büyür ve şişer

• Vajina alt kısmı genişler

2- PLATO EVRESİ:

Etkili cinsel uyarının sürdürülmesi ve cinsel heyecanın artmasıyla birlikte kadın ya da erkek, ikinci evre olan plato evresine girer. Bu evrede haz duygusu ve cinsel gerilim giderek yükselir ve bu durum kişinin orgazm evresine kadar sürer. Bu dönemde:

• Cinsel arzular artmaya devam eder

• Kadınlarda ateş basması ve terleme olabilir

• Kalp hızlanır

• Vajinanın 1/3 dış kısmı kan göllenmesi ile şişer ve genişler

• Vajina üst kısmında ise bir balonlaşma olur, hafif ağrı olabilir

• İç dudaklar 2-3 katına çıkar ve araları açılır

• Vajina girişi açılır

• Küçük dudaklarda hafif esmerleşmeler oluşur

• Memelerin uç kısmı (aerola) belirginleşir ve dikleşir

• Meme boyu yaklaşık %25 oranında artar (Ancak daha önceden emzirmiş kadınlarda bu olmayabilir)

• Bacaklarda kasılmalar olur

• Kadının bedeni artık birleşme için hazırdır.

3-ORGAZM EVRESİ:

Süre açısından en kısa, haz açısından en yoğun dönemdir. Bu evre erkekte ejakulasyon (boşalma), kadında ise perine ve vajina etrafındaki kaslara giden kanın artışı sonucunda büyüyen dokuların, refleks olarak ritmik kasılmaları ile karakterizedir.

Rahim, vajina ve makad kısmında 0,8-1 saniye aralıklarla ritmik, düzenli ve eş zamanlı kasılmalar görülmektedir. Yaklaşık 3-15 kasılma gerçekleşmektedir. Bu durumda kadının beyin dalgalarında da bir takım değişimler gözlenmiştir.

Bu dönemde ayrıca:

• Vucutta ısı artışı ve terleme olur

• Uretra deliği açılarak dışarıya idrar akışı olabilir (Bu durum Kadının boşalması olarak da tabir edilir)

• Tüm vucuttaki kasılmalar kadının yüzüne de yansır ve kadının yüzünde sanki acı duyuyormuş gibi bir görünüm oluşur

• Orgazm en zirve noktasında kadın vücudu adeta kaskatı kesilir

Eğer cinsel uyaran aynı yoğunlukta sürerse birkaç kez orgazm gerçekleşebilir. Kadınlar erkeklerden bu konuda daha şanslıdır aslında. Çünkü erkekler orgazmını yaşadıktan sonra 15-30 dakika kadar bir dinlenme sürecine ihtiyaç duysalar da kadınlar bir cinsel birleşme sürecinde ard arda orgazm olabilirler (multiorgazm özelliği). Hatta (şanslı olanlarda) yaşanılan bu orgazmların sayısı 15-20'yi bulabilir.

4- ÇÖZÜLME EVRESİ:

Kadında ve erkekte orgazmdan, ya da orgazmın gerçekleşmediği durumlarda plato evresinden sonra genital bölgelerde ve bedenin diğer bölgelerinde önceki aşamalarda oluşmuş olan fizyolojik değişikliklerin dakikalar içinde aynı sırayı takip ederek kaybolması ile karakterizedir.

Çözülme evresinin süresi cinsiyete, orgazmın yaşanıp yaşanmadığına ya da hangi yoğunlukta yaşandığına ve cinsel uyarının sürüp sürmediğine göre değişir.

Bu dönemde:

• Hızlı soluk alıp verme ve terleme görülür

• Vajina, memeler, iç ve dış dudaklar, klitoris yeniden eski haline döner

• Klitoris ve meme uçları hassaslaşır ve ağrıya duyarlı hale gelir

• Ateş azalır

• Kalp hızı önce artar, sonra normale döner

Bu dört evre bugünkü bilgilerimiz ışığında da geçerli kabul edilmektedir. Ancak, cinsel işlev bozukluklarının sınıflandırılması ile ayırıcı tanı ve tedavi açısından asıl önemli olan evreler ise uyarılma ve orgazm evreleridir.

Plato evresi , esas olarak fizyolojik açıdan uyarılma evresinin bir bölümü olarak kabul edilmektedir. Çözülme evresine özgü cinsel sorun ya da cinsel işlev bozukluğu oranının ihmal edilebilir düzeyde olması nedeniyle psikiyatrik sınıflandırmalarda temel alınmamıştır.

Masters ve Johnson'a göre cinsel işlev bozukluğu, insan cinsel yanıt döngüsünde tatminkar cinsel uyarılma ve/veya doyuma ulaşmada yetmezliğe yol açabilecek herhangi bir aksaklıktır. Yine aynı çalışmacılara göre evli çiftlerin %50'sinde cinsel işlev bozukluğu mevcuttur.

1974 yılında Kaplan'ın bunlara daha psikolojik bir boyut olan istek aşamasını eklemesi ve diğer aşamaların birleştirilerek tek başlık altında toplanması ile Kaplan'ın trifazik (üç fazlı) modeli geliştirildi:

• Cinsel istek (sexual desire)

• Cinsel uyarılma ( sexual arousal)

• Doyum (orgazm)

Önerilen bu fazların herhangi bir yerindeki bozukluk cinsel işlev bozukluklarının sınıflamasına yardımcı olur.

Cinsel istek (sexual desire):

Fizyolojik, bilişsel ve davranışsal bileşenler içeren ve gelişimsel ve kültürel etkilerle biçimlenen karmaşık bir oluşumdur. Androjenlerin erkekte cinsel isteğin önemli bir belirleyicisi olduğuna dair kanıtlar vardır. Hipogonadik(Hormonal seviyesi düşük) ya da kastre (iğdiş edilmiş) erkeklerde dışarıdan verilen cinsiyet hormonlarının (eksojen testesteronun) kesilmesi cinsel ilgide ani bir azalmaya yol açarken bunun tersi olarak dışarıdan verilen hormonlar (replacement therapy) cinsel düşünceleri belirgin biçimde arttırarak bir kaç hafta içinde cinsel isteğin düzenlenmesini sağlar. Androjenlerin cinsel dürtü ve davranışları hangi mekanizma ile etkiledikleri tam olarak açıklığa kavuşmamıştır. Ancak hayvan deneyleri beynin bir bölgesinde (median preoptik hipotalamik bölgenin ve bu bölge ile ilişkili limbik yapıların) cinsel davranışın düzenlenmesinde önemli rolü olduğunu göstermektedir. Normal erişkin erkeklerde testosteron kan düzeyleri büyük bireysel farklılıklar gösterir. Cinsel dürtü ve davranıştaki bireysel değişiklikler sadece testosteron düzeyleriyle açıklanamamaktadır. Yani cinsellik hormonları ile cinsel istek arasında direkt bağ kurulamamıştır.

Estrojen gibi steroid ve prolaktin gibi nonsteroid hormonların ve endojen opiyat peptidlerin erkekte cinsel istek ve uyarılma üzerinde etkili olduğunu düşündüren bazı bulgular da vardır. Örneğin yüksek prolaktin seviyeleri kandaki androjen düzeylerinden bağımsız olarak cinsel istek azalmasına yol açabilir. Bu, prolaktinin doğrudan bir etkisi olabileceği gibi cinsel dürtülerin devamından sorumlu merkezi dopaminerjik aktivitenin azalmasını da yansıtabilir.

Cinsel Uyarılma:

Erkekte öznel cinsel heyecan ve zevk duygusuna eşlik eden ereksiyon (penisin sertleşmesi) ile belirgin durumdur. Kadında ise cinsel organlarda ortaya çıkan hacim değişiklikleri ve ıslanma ile karekterizedir.

Doyum (orgazm):

Her iki cinste de cinsel zevkte doruğa ulaşmakla birlikte üreme organlarını oluşturan yapıların ve anüs ve cinsel organlar çevresindeki kasların ritmik kasılması, kalp-damar ve solunum değişiklikleri ve cinsel gerginliğin boşalması ile karekterizedir. Erkekte fızyolojik sürecin iki fazı vardır. Erkekte boşalmanın en iyi göstergesi ejakulasyon yani boşalma sayılabilir. Kadında da benzer bir boşalma vardır. Kaslardaki gevşeme daha ön planda yer alır.