Habertürk'teki program için "tarihi fırsattı" diye belirten İsmail Saymaz, "Soylu, yayına kalabalık maiyeti ve polis ordusuyla geldi. Önüne dosyaları ve notları yerleştirildi. Soylu, 15 dakikalık bir girizgah için fırsat istedi" dedi.

Organize suç örgütü lideri olduğu iddiasıyla hakkında soruşturma başlatılan Sedat Peker'in, uyuşturucu ticareti, kara para aklama, cinayetlerle ilgili iddialarının ardından, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu önceki akşam Habertürk TV'de canlı yayın konuğu oldu. Kübra Par'ın moderatörlüğündeki programa gazeteciler Merdan Yanardağ, İsmail Saymaz, Veysi Ateş ve Mehmet Akif Ersoy katıldı ve Bakan Soylu’ya sorular sordular. Ancak programda soru ve konuşma krizi çıktı. Reklamlar dışında yaklaşık iki buçuk saat süren programın ilk bölümünde Bakan Soylu, yaklaşık bir saat tek başına konuştu.

İSMAİL SAYMAZ NELER YAŞANDIĞINI ANLATTI

Sözcü gazetesi yazarı İsmail Saymaz ise söz konusu programın öncesini ve programda neler yaşandığını yazdı. Habertürk'teki program için "tarihi fırsattı" diye belirten Saymaz, iki saatlik program için 20 soru hazırlamış olduğunu söyledi. "Benim ve Tele 1 TV'den Merdan Yanardağ'ın soru yöneltenler arasında olması, TV söyleşisini meydan muhaberesine çevirdi. Sanki boks maçına çıkıyorduk" diyen Saymaz, "Sanki mahkeme kuracak ve Soylu'yu mahkum edecektik. Doğrusu bu, yargıdan umudunu kesmiş bir ülkenin adalet beklentisinin tezahürüydü" dedi. "Soylu, yayına kalabalık maiyeti ve polis ordusuyla geldi. Önüne dosyaları ve notları yerleştirildi. Soylu, 15 dakikalık bir girizgah için fırsat istedi" diye belirten Saymaz, "Ancak bu, Soylu'nun Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu ile hesaplaşmasına döndü. Peker'in iddialarına gelinmesi yönündeki bütün girişimlerimize rağmen Soylu, bildiğinden şaşmadı. Yaklaşık 45 dakika konuştu" dedi.

İsmail Saymaz'ın yazısı şu şekilde:

"Programın ilan edilmesi ile tüm Türkiye, tartışmaya kilitlendi. Kimileri Soylu’ya, kimileri de bizim üzerimize bahis oynuyordu. Soylu, Süleyman Demirel taktiği izledi. Soruları aldı, bildiğini okudu. Habetürk TV'den İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya soru yöneltme daveti geldiğinde tereddüt etmedim değil. Çünkü kamuoyunda tartışılan iddiaları layıkıyla sorabileceğimizden endişe ettim. Sonra şöyle düşündüm: Günlerdir Sedat Peker'in iddialarını konuşuyoruz. Soylu da suçlamaların odağında yer alıyor. Bu bir fırsattı. Soylu'ya iddiaları yönelterek… Hem halkın aydınlanmasına katkıda bulunacaktık. Hem de AK Parti'nin muhalif gazetecilerle aynı ekrana çıkma yasağını delecektik. Kaldı ki “İsmail Saymaz'ı davet ettik, gelmedi” dedirtmeyi mesleki çabama yakıştırmadım. Yazımı gazeteye gönderdikten sonra Soylu söyleşisine çalıştım. İki saat olarak planlanan programda dört gazeteci soru soracağı için 20 soru hazırladım.

YARGIDAN UMUDU KESİNCE

Bu arada, önceki gece programın ilan edilmesi ile tüm Türkiye, tartışmaya kilitlendi. Ekşisözlük'te sayfalar dolusu yorum yapıldı, Clubhouse'ta sohbet odaları açıldı, Twitter'de binlerce tweet atıldı. Benim ve Tele 1 TV'den Merdan Yanardağ'ın soru yöneltenler arasında olması, TV söyleşisini meydan muhaberesine çevirdi. Sanki boks maçına çıkıyorduk. Kimileri Soylu'ya, kimileri de bizim üzerimize bahis oynuyordu. Sanki mahkeme kuracak ve Soylu'yu mahkum edecektik. Doğrusu bu, yargıdan umudunu kesmiş bir ülkenin adalet beklentisinin tezahürüydü. Oysaki gazetecilerin görevi, halkı bilgilendirmektir. Siyasiler gazetecilerin hasmı ya da rakibi değildir. Yalnızca muhatabıdırlar. Ancak her değeri aşındıran AK Parti iktidarında gazeteciler ya yandaş ya da muhalif olmaktan başka seçenek bırakılmadı. Etki altında kalmamak için yayın başlarken telefonumu kapattım. Tarihi yayın bu şartlar altında başladı.

MESAJLAR PARTİ İÇİNE

Soylu, yayına kalabalık maiyeti ve polis ordusuyla geldi. Önüne dosyaları ve notları yerleştirildi. Soylu, 15 dakikalık bir girizgah için fırsat istedi. Ancak bu, Soylu'nun Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu ile hesaplaşmasına döndü. Peker'in iddialarına gelinmesi yönündeki bütün girişimlerimize rağmen Soylu, bildiğinden şaşmadı. Yaklaşık 45 dakika konuştu. Soylu, Süleyman Demirel taktiği izledi. Soruları aldı. Fakat bildiğini okudu. Bu yüzden kimi soruları tekrar tekrar yöneltmek zorunda kaldık. Soylu, bu vesile ile Erdoğan'a bağlılığını ilan ederken, parti içi hesaplaşmasını açık bir alana taşıdı. Mehmet ve Tolga Ağar'a açıkça meydan okudu, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ü itham etti, eski İçişleri Bakanları Efkan Ala'nın dönemini yargıladı ve Muammer Güler'in oğlunun para sayma makinesini hatırlattı.

SİLİVRİ'Yİ KABUL ETTİ

Soylu, Silivri Emniyet Müdürü Hakan Çalışkan'ın intihar ettiği gece yol çevirmesinde durdurulan Hızır ve Osman Kaptan'ın kendi onayı ile serbest bırakıldığını söyledi. Soylu, şöyle dedi: “Koruma daire başkanı ‘Hızır ve Osman Kaptan'ın annesi kalp krizi geçirdi' dedi. Mahkemesi varmış. Polis durdurmuş. ‘İlgilenen' dedim. Ertesi gün birisi Silivri Emniyet Müdürü intihar etmiş dedi. Bunu dönüp de Silivri Emniyet Müdürü'ne Soylu baskı yaptı demek olur mu?”

YANITSIZ KALAN SORULAR

Ancak programda sırasında yönelttiğim şu sorular yanıtsız kaldı: - Peker, Külünk'ün ile ilgili işlem yapıldı mı? - Hürriyet baskınını Peker'den ‘rica' eden AK Partili vekil kim? - Peker'in 10 bin dolar verdiği siyasetçi kim? - Peker'in AK Parti'ye destek mitinglerine neden hiç karşı çıkılmadı? - Peker, polis korumasını yurt dışına götürdü mü? - Kolombiya'da yakalanan 4.9 tonluk kokainin Türkiye ayağındaki Suriyeli şirket bağlantısı ne? - Dokunulmazlığı sürerken Soylu'yu savcılık nasıl soruşturacak? - Levent Gültekin ve Selçuk Özdağ'ın da aralarında olduğu saldırı zinciri neden engellenmedi?"