İstinye Park çatışmasının perde arkası: 250 Milyon Euroluk kara para iddiası
"Artık İstinye Park’taki çatışmaya dönebiliriz. İddiaya göre; iki kişinin yaralandığı 8 Ekim 2022’deki çatışma Sedat Peker’in ifşalarından sonra Ahmet Nazari’nin dolandırıcılık operasyonunda çıkan paniğin bir sonucuydu."
Gazeteci Timur Soykan, alışveriş merkezlerinde yaşanan silahlı çatışmaların ardında, Türkiye'de konuşlanan mafyanın kara para paylaşım savaşlarının olduğunu yazdı.
Dünya mafyasının yerleşmek ve işlerini yürütmek için Türkiye'yi tercih etmesi, motosikletli kuryelerin düzenlediği silahlı saldırılardan sonra, alışveriş merkezlerinde mafya elemanlarının silahlı çatışmaları ile daha da görünür hale geldi.
Sarıyer'de Vadi İstanbul Alışveriş Merkezi'nde Gürcistan ve Azerbaycan uyruklu gurupların silahlı çatışmasından sonra İstinye Park Alışveriş Merkezi'nin bahçesinde de silahlı çatışma çıktı.İstinye Park’taki silahlı çatışmanın arkasında Sedat Peker’in ifşa ettiği Ahmet Nazari’nin uluslararası dolandırıcılık şebekesinin olduğu iddia ediliyor.
Her iki çatışma da basit alacak verecek davası olarak basına yansıdı. Olayların Türkiye'deki mafyanın bağlantılarıyla ilgili olduğuna dikkat çeken Birgün yazarı Timur Soykan, İstinye Park çatışmasının ucunun İranlı Ahmet Nazari'ye uzandığını belirtti.
Soykan "250 milyon euroluk örtbasın fotoğrafları" başlıklı yazısında olayın ardında Sedat Peker’in gündeme getirdiği çok büyük bir skandal ve devasa kara para iddiası olduğunu yazdı:
"Aslında olay, Sedat Peker’in ifşa ettiği uluslararası dolandırıcılık şebekesini yöneten İranlı Ahmet Nazari’ye ulaşıyordu.
Bu çatışma aydınlatılırsa sadece Sedat Peker’in anlattıkları doğrulanmazdı, Ahmet Nazari’nin kırmızı bültenle aranırken nasıl Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapıldığı ortaya çıkardı. Ona nasıl silah ruhsatı verildiği sorgulanırdı. Kimler tarafından korunduğu da gözler önüne serilirdi. Yüz milyonlarca avroluk vurgun açığa çıkardı.
En başından anlatalım:
Sedat Peker’in Birleşik Arap Emirlikleri’nde video çekmesinin ve tweet atmasının yasaklandığı günlerdi. Ama eski İçişleri Bakanı ve Susurluk Çetesi’ni kurup yönetmekten hükümlü Mehmet Ağar onu yalanlayınca Emre Olur’un Twitter hesabından çok önemli bir ifşaya başladı.
24 Haziran 2022 günü yaptığı paylaşımda Türkiye’de faaliyet gösteren İran asıllı Alman vatandaşı Ahmet Nazari’den bahsediyordu. Ahmet Nazari’nin tüm Avrupa’da aranan ve yılda 250 milyon dolarlık vurgun yapan uluslararası dolandırıcılık şebekesini yönettiğini anlattı.
Mehmet Ağar’ın dünyada aranan bu suçluyu Türk vatandaşı yaptırdığını iddia etti. Ahmet Nazari’nin Türkiye Cumhuriyeti kimliğinin fotoğrafını paylaşan Sedat Peker, 'Bindiği çakarlı arabayı da konuşacağız' yazdı. Bir gün sonra paylaşımlarında Ahmet Nazari’nin Eskişehir Valiliği’nden silah taşıma ruhsatı almasının sağlandığını ve bunun için hizmet edenlere 100 bin dolar dağıtıldığını öne sürdü.
Kısa bir inceleme Sedat Peker’in bu iddiaları ile örtüşen resmi kayıtları ortaya koymaya yetiyordu.
Ahmet Nazari, Şubat 2020’de T.C. vatandaşlığı almış ve şirket kayıtlarındaki isim değiştirilmişti. Ticari kayıtlarında Nisan 2022’de ise adresi Eskişehir olmuştu. Yani silah taşıma ruhsatını aldığı Eskişehir’e taşınmış görünüyordu.
Peki Ahmet Nazari’nin büyük dolandırıcılık sistemi nasıl işliyordu?
En basit şekilde şöyle anlatılabilir:
Ahmet Nazari ve şebekesi, Türkiye’de hiçbir üretimi olmayan şirketler kuruyordu. Ancak bu şirketleri, gösterişli internet sitelerinde üretim yapan, büyük yatırımlara sahip gösteriyorlardı. Ayrıca Almanya, İsviçre gibi ülkelerdeki batık şirketleri satın alıyor ve buraya on milyonlarca Euro yatırıyorlardı. Çeşitli medya mecralarında bu konuda büyük haberler yayınlattılar. Daha sonra bu şirketlerin halka arz edileceği bilgisini yaydılar. Türkiye’de üretime dayalı gösterilen şirketleri aslında sadece çağrı merkeziydi. Burada ana dil seviyesinde Almanca, İngilizce ve diğer dilleri bilen elemanları çalışıyordu. Avrupa ve Türkiye’deki yatırımcıların bilgilerini ele geçirmişlerdi. Bu kişileri arayarak mesela şöyle diyorlardı:
'Bu şirkete 30 milyon euro yatırım geldi ve halka arz edilecek. Şimdi hisselerini bir Euro’dan alırsanız kısa sürede büyük kazanç sağlayacaksınız.'
Resmi kayıtları inceleyenler gerçekten bu paranın şirkete yatırıldığını görüyordu. Parayı gönderen ile şirketin sahibi de kayıtlarda farklı görünüyordu. Oysa şirketler Ahmet Nazari’nin kontrolündeydi ve kendi parasını kısa süre sonra çekecekti. Para yatıranlar haber alamayıp şirket adreslerine gittiklerinde kapı duvardı.
Bu tuzağa Avrupa ve Türkiye’de binlerce kişi düşüyordu. Türkiye’de Sermaye Piyasası Kurulu gibi denetim mekanizmaları ise görmezden geliyordu. Avrupa’daki mağdurların başvurularıyla dolandırıcılık ağı deşifre olmuştu ve Avrupa’da büyük haberdi. Ancak Avrupa’daki arama kararlarına karşın Ahmet Nazari, Türkiye’de büyük servetiyle sefa sürüyordu. Son model araçlarını büyük bir garajda dizmişti. İstanbul’un en lüks rezidanslarından Acar Blu’da yaşıyordu ve sürekli lüks mekanlarda vakit geçiriyordu. Sosyal medya paylaşımlarında ise Ferrari otomobiline çakarlı bir araç yol açıyordu.
Bir suçlunun vatandaşlık almasını kimler sağladı? Sedat Peker’in ifşasına göre; Ahmet Nazari’yi koruyan ve taleplerini yerine getiren Mehmet Ağar ve AKP milletvekili oğlu Tolga Ağar’dı.
Sedat Peker’in iddiasına göre; ifşaları başlayınca Mehmet Ağar, Ahmet Nazari’yi Dubai’ye göndermişti.
Sedat Peker’e yakın kaynakların iddiasına göre; Ahmet Nazari, Dubai’deyken Sedat Peker’e yönelik bir suikastın finansörlüğüne girişmişti. Bu nedenle 3 ay önce Dubai güvenlik güçlerince yakalandı ve tutuklandı. Halen cezaevinde.
Artık İstinye Park’taki çatışmaya dönebiliriz. İddiaya göre; iki kişinin yaralandığı 8 Ekim 2022’deki çatışma Sedat Peker’in ifşalarından sonra Ahmet Nazari’nin dolandırıcılık operasyonunda çıkan paniğin bir sonucuydu.
Ahmet Nazari’nin kâr ortaklarından Lübnanlı Bilall Shahrour ile İran asıllı Alman vatandaşı Rahmi Taher büyük dolandırıcılık organizasyonundaki parayı paylaşamıyordu. İstinye Park’taki Masa Restaurant’ta buluştular. Bilall’in yanında dolandırıcılık sisteminin kara para ayağını Kapalıçarşı’da yönettiği iddia edilen Tufan Yıldırım vardı.
Rahmi Taher ise mekâna Almanya’nın en büyük suç örgütlerinden birinin lideri olduğu öne sürülen Lübnanlı Ahmet Sadoo ile gelmişti. İki tarafta tedirgindi. Bilall ve Tufan’ı korumak için Mahmut Bürtek ve Aşkın Yurtsever masayı görecekleri yere konumlandı.
Bir süre sonra Almanya merkezli Angels isimli motosiklet çetesinin üyeleri restaurantın önüne park etti. Rahmi’nin yanına giderek omuzuna dokundular. Onlar da silahlıydı.
Masada bir süre sonra tartışma çıktı ve Mahmut Bürtek silahını çekerek Rahmi Taher’i bacağından vurdu. Ayrıca olayla ilgisi olmayan mekandaki Ukrayna vatandaşına kurşun isabet etti. Rahmi Taher ardından kültablası ve şişelerle darp edildi.
Çatışmanın ardından Bilal Shahrour, Tufan Yıldırım ve Mahmut Bürtek gözaltına alındı ve tutuklandı.
Ancak şüpheliler büyük organizasyonlarının ortaya çıkmaması için ifadelerinde 25 bin dolarlık bir alacak verecek meselesi nedeniyle çatıştıklarını söyledi.
Oysa bu olayın çok daha derin ve paranın çok çok büyük olduğunu anlamak için kısa bir araştırma yeterliydi. Bilal Shahrour, Ahmet Nazari’nin kâr ortağıydı. Aynı şirkette birlikte poz verdikleri çok sayıda fotoğraf vardı. Bu fotoğraflara BirGün ulaştı. Fotoğraflarda dolandırıcılık üssünde Bilal Shahrour ve Ahmet Nazari görünüyor. Hatta pasta keserek kutlamalar yapıyorlar.
Bizim ulaştığımız bu fotoğraf ve bilgileri polisin tespit etmemiş olması mümkün mü? İddiaya göre; emniyetin bu tespitlerine karşın soruşturma derinleştirilmedi.
İddiaya göre; Ahmet Nazari’yi koruyanlar devreye girdi ve iddianamede Ahmet Nazari’nin adı hiç geçmiyor. 3 sayfalık iddianamede sadece 25 bin dolarlık bir çatışma anlatılıyor. İddialar doğruysa ve olay devlet eliyle karanlıkta bırakıldıysa büyük bir skandal.
Dün bu olayın ikinci duruşması İstanbul 54. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Görkemli İstanbul Çağlayan Adliyesi’ndeki küçücük duruşma salonunda gizemli çatışma anlatılıyordu. Tutuklu 3 sanık, SEGBİS ile bağlanmıştı, duruşma salonundaki ekranda görünüyorlardı.
Kimse kara paradan bahsetmediği için hâkim de anlamakta zorlanıyordu. Rahmi Taher, Bilall ile ticaret ve borsa işi yaptıklarını söylüyordu.
'Ticaretiniz ve alacağınızla ilgili hiç belge var mı?' diye sorulduğunda 'Yok' diye yanıt verdi. Tamamen kayıt dışı ticaretti ve Türkiye bunun merkezine dönüşmüştü.
Bilall Shahrour ve Tufan Yıldırım’ın avukatları, mekâna tahsilat için Rahmi Taher’in geldiğini ve onun saldırı düzenlemeyi planladığını iddia ettiler. Motosiklet çetesinin bunun için restauranta geldiğini savundular.
İki taraf birbirini suçlarken ortak suçtan, devasa dolandırıcılık organizasyonundan hiç bahsetmediler. Kasten yaralama suçundan yargılanan sanıkların tutukluluğuna devam kararı verildi.
Belli ki polis ve yargı da bu işin peşinden gitmiyor. Bir mafya ve büyük dolandırıcılık organizasyonu karanlıkta kalıyor. Ama yayınladığımız fotoğraflar önemli bir bağlantıyı ortaya koyuyor."